Muazzez İlmiye Çığ
- 08 Eylül 2016
Hayalleriniz ne idi?
1931 yılında öğretmen olup Eskişehir’e atanmış, o günkü koşullara göre oldukça iyi bir yaşamım vardı, ona rağmen Üniversiteye gitmeyi hayal ediyordum ama meslek okulunda okuduğum için bu olanaksızdı. 1936 yılında da Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi açılıp bir kere için isteyen öğretmenler oraya kabul edilince, benim gibi düşünen arkadaşım Hatice Kızılyay ile birlikte bütün zorlukları göze alarak Ankara’ya gidip Fakültede, o güne kadar adını duymadığımız Hititoloji, Sümeroloji bölümlerine kaydımızı yaptırdık. Bundan sonraki hayalim, Alman profesörlerinin eğitim verdiği bu bölümleri başarı ile bitirmekti. 1940 yılında Fakülteyi bitirdim ve İstanbul Arkeoloji Müzelerine atandım. Bundan sonraki hayalim, 1889 dan itibaren, o zaman Osmanlı Devletine ait olan Irak topraklarında yapılan kazılardan çıkan ve o tarihten beri el değmemiş olan Çiviyazısı dediğimiz yazıyla yazılmış binlerce tabletin, emekli oluncaya kadar, konservasyonunun yapılması, konularına, devirlerine göre ayrılarak numaralanıp dolaplara yerleştirmesiydi. Emekli olduğumda benimle birlikte Müzeye atanan arkadaşım Hatice Kızılyay ile bütün bu işlemleri bitirmiş, Müzeye 74 bin tableti kapsayan güzel bir arşiv kazandırmıştık. Böylece 2. hayal de gerçekleşti. 3. hayal emekli oluncaya kadar biriken bilgileri, Atatürk’ün isteği doğrultusunda Sümerliler hakkında halka dönük kitaplar yazmaktı. Şükürler olsun, 22 kitap yazarak bu hayalimi de gerçekleştirdim
Sizi en çok etkileyen kişiler kimlerdi?
Ömür boyu ilişkimizin kesilmeden sürdüğü Hititoloji hocam Hans Güstav Güterbock. Kendisinden kopya yapma tekniğini öğrenerek kitaplar yazdım. İkincisi: Prof.Samuel Noah Kramer. O, 1950 yılında arşive Sümer edebi tabletleri üzerinde çalışmaya geldi. Kendisi ile Sümer edebiyatı tabletlerinin kopyalarına başladım. O tarihten sonra ben emekli oluncaya kadar 11 kez müzeye geldi ve birlikte çalıştık. Onun kitabı History Begins at Sumer kitabını Türkçeye çevirdim. Vefat ettiği 1990 yılına kadar ilişkimiz kesilmedi. Kendisinden pek çok şey öğrendim. Bütün bunlara karşılık beni en çok etkileyen herhalde öğretmen okulundan başlayarak öğretmenlik günlerimiz, Üniversite ve Müze çalışmalarımızda candan bir arkadaş ve içtikleri su ayrı gitmeyen iki kardeş gibi olduğumuz Hatice Kızılyay idi. Ruhu şad olsun
Kadınlara vermek istediğiniz özel bir mesaj var mı?
Kadınlarımız Atatürk’ten bu yana büyük ilerlemeler yaptı. Bugün eğitimde, bilimde, sanatta, medyada, ticarette, az da olsa siyasette başarılı kadınlarımız var. Fakat bazı devlet kurumlarında, özellikle hukuk alanında, eğitimde kadınlarımız laik olduğumuzu hiçe sayarak, kendilerine verilen hakkı tekmeleyerek yobaz erkeklerin kafasına uyup kapandılar. Böylece kendilerini köle durumuna düşürmekten çekinmediler.
Eğitimli hanımlarımız birçok hayır işlerinde çalışıyorlar. Ama ne yazık ki, tepki göstermiyorlar. Demokrasinin olmazsa olmazı tepki göstermektir. Siyasette, eğitimde, sosyal yaşamda görülen uygunsuzlukları kınayarak, olumlu olanları da kutlayarak tepki gösterilmesi gerekir. Bu yapılmıyor. Hayrettin Karaca ve ben iki yaşlı üzerimize karlar yağdığına aldırmadan Ankara’da TBMM önünde pankartlar açarak “topraklarımız satılmasın” diye tepkimizi gösterdik. Dönüşte bizi takdir edip alkışlayanlara “Siz ne yaptınız, biz bu eylemi niçin yaptık?” diye soruca, ses çıkmadı. Hâlbuki biz arkamızdan Meclise yüzlerce mektup gönderilsin istemiştik. Yapılmadı. 1980 yılından itibaren devletin üst düzey kimselerinden tutun, sanatçılara, gazetecilere yazdığım mektuplar “Vatandaşlık Tepkilerim” ve “Uyanın Artık” adlı kitaplarda yayımlandı.. Benim gibi en az yüz kişi yazsaydı istenilen yapılırdı, diye düşünüyorum. Son yıllarda köy kadınları köyleriyle ilgili olaylarda hep birden başkaldırdılar ve istediklerini yaptırdılar. Onlara imrendim.
Kadınlarımız Atatürk ile ilgili bütün kitapları okumaya, etrafındakilere okutmaya çalışsınlar. Tepkilerini korkmadan göstersinler. Eğitimsiz kadınları aydınlatmak için çalışsınlar
Herkese saygı ve selamlarımla
12 Ağustos 2016.